Papağan ile Çakal
Papağan İle Çakal Masalı
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, devler tellal iken pireler berber iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Ülkelerin birinde, çok akıllı bir papağan yaşardı. Büyük bir ağacın üstüne sağdan soldan topladığı çalılarla, otlarla yuva kurmuştu. Aynı ağacın kovuğunda da bir çakal, yavrularını büyütüyordu. Çakal ara sıra ava gidince, papağanın yavruları aşağı iniyordu. Ağacın kovuğuna girip çakalın yavrularıyla oynuyorlardı. Çünkü çevrede oynayacak başka kimseler yoktu. Anne papağan, bu durumdan hiç memnun değildi.
Bir gün yavrularını toplayıp öğüt vermeye başladı:
– Yavrularım! Kendi türünüzden olanlarla dostluk kurun.. Çakal yavrularının size zarar vermelerinden korkuyorum. Fakat yavru papağanlar, annelerinin anlattıklarını dinlemiyorlardı. Derken yine bir gece çakal, yiyecek bulmak için uzaklara gitti. Yavrularını yuvada yalnız başına bıraktı. Bu arada bir kurt gelip çakalın yavrularını yedi. Çakal döndüğünde yavrularını bulamadı. Çok üzüldü. Yavrularının başına gelenlerden papağanın yavrularını suçladı.
–“Onlar bu kadar gürültü yapmasaydı kurt yavrularımı asla bulamazdı. İntikamımı alacağım, papağanları buna pişman edeceğim.” diye kendi kendine bir söz verdi. Nasıl bir fesatlık yapacağını, papağan yavrularına nasıl zarar vereceğini düşünürken aklına arkadaşı Karakulak’tan fikir almak geldi. Karakulak’ın yanına geldi. Karakulak ona;
–“Sen ne yap biliyor musun? Kendini yaralı gibi gösterip bir avcıya görün. Sonra onu, bu ağacın yanına sürükle ve hemen saklan. Avcı, papağanları avlayacaktır. Bizim çakal, Karakulak’ın dediği gibi yaptı. Avcıyı peşine taktı, onu ağacın yanına getirdi, avcı ağacın yanına gelince saklandı. Avcı, çakalı kaybedince etrafa göz attı ama bulamadı. Çakalı ararken ağacın tepesindeki papağan yuvasını gördü. Hemen çantasındaki ağı çıkarıp attı. Eyvah! Zavallı papağan ve yavruları ağa takılmışlardı.
Papağanlar çırpınıyorlar ama ağın içinden bir türlü kaçamıyorlardı. Papağan, telaşlanan yavrularını sakinleştirmeye çalıştı. Anne papağan;
–“Korktuğum başıma geldi. Bakın arkadaşlık ettiğiniz çakalların annesi bize bu kötülüğü yaptı. Ne yapalım olan oldu bir kere. Şimdi buradan kurtulmanın çaresine bakalım.”
– Nasıl? diye sordu yavru papağanlar. Anne papağan cevap verdi:
–“Ölmüş taklidi yapın, hareketsiz durun. Sizi ağdan atınca da uçup gidin. Ben kurtulunca sizi sonra bulurum.”
–“Yavrular öyle yaptılar. Avcı ağı aşağı çekti. Sonra da ağı açıp hayvanlara bakmaya başladı. Yavru papağanlar donmuş gibi kaskatı kesilmişti. Avcı, “Galiba korkudan öldüler.” diye düşünerek onları ağdan çıkarıp attı. Yavru papağanlar, atıldıkları yerden doğrulup çabucak uçtular. Bunu gören avcı çok kızdı. Avcı;
–“Bana oyun oynadılar, dedi sinirlenerek. Avcı, anne papağanı ağın içinden çıkardı aldı, onu şehre götürdü. Ona şiir okumayı ve şarkı söylemeyi öğretti. Sonra papağanın çok bilgin ve konuşkan olduğunu etrafa gösterdi. Herkes şiir okuyan, şarkı söyleyen bu papağanın adını sanını duymuştu. Papağanın ünü, padişahın kulağına karar gitmişti. Adamlarına;
–“Getirin bakalım şu papağanı, hünerlerini bir görelim.” dedi. Bu buyruk üzerine avcı bulunarak saraya getirildi. Padişah, şiir okuyan, şarkı söyleyen papağanı çok sevdi. Parasını vererek onu avcıdan satın aldı. Sarayda en nefis yiyecekler, en tatlı meyveler papağana sunuluyordu. Ama o hiç huzurlu değildi. Hep hüzünlü ve düşünceliydi. Yemek yemeyen papağanın üzüntüsünü padişah fark etmişti.
Bir gün pencere kenarında papağanının ağladığını gördü. Hem ötüyor, hem ağlıyordu. Yavrularını düşünüyordu yine. Kim bilir neredeydiler, ne yapıyorlardı zavallıcıklar? Padişahın şefkatli kalbi, papağanın bu feryadına dayanamadı. Yanına getirtip bu hüznünün nedenini sordu. Papağan, çakalın yaptıklarını bir bir anlattı ve yavrularının ne halde olduğunu merak ettiğini anlattı. Padişah, bu vaziyete çok üzüldü ve papağanı bırakıverdi. Papağan da teşekkür ederek yavrularına doğru uçup gitti. Onları bulduğunda hepsi sevinçten ağlamaya başladılar. Sonrasında mutlu mesut yaşadılar. Bu masalımızda burada bitti.